Rasim DUMAN
EKREM'İN "MAYMUNGİLİZCE"Sİ
Ekrem'in "Diploma Davası"na bakan muhterem Hâkimimiz'e bir teklifim ve istirhâmım var :
Ekrem İmamoğlu, "İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Fakültesi'nden aldığım diploma, anamın ak sütü gibi helâldir" diyor mu ?
Evet, diyor..
Peki, fakülteyi bitirdikten sonra, bir de "yüksek lisans" belgesi almış mı ?
Almış..
Bu "yüksek lisans"ın da, "çok iyi derecede İngilizce ile yazılmış olması" gerekiyor mu ?
Evet, gerekiyor...
Ekrem İmamoğlu'nun, ABD'li yayın kuruluşu Foreign Affairs'e bir mektup gönderdiği ortaya çıktı mı ?
Evet, zira Foreign Affairs bu mektubu 11 Aralık 2025 tarihli nüshâsında yayınladı.
Ve Ekrem İmamoğlu da bu habere "hayır, ben böyle bir mektup göndermedim" diye itirazda bulunmadı ve tekzip te etmedi..
Üstelik bu mektup, sanki bir "kahramanlık yapmış gibi" sol / i.s.y..o.nits medya tarafından allanıp pullanarak, TÜRKİYE içinde de yayınlandı.
Ben de yorum kısmında mektubun orijinal metnini yayınlıyorum.
Buraya kadar herşey tamam mı ?
Tamam..
Şimdi geliyorum muhterem Hâkimimiz'e teklifime :
Mektubun Türkçe metnini Ekrem'in eline versin ve bu metni mahkeme huzurunda İngilizce olarak yeniden yazmasını talep etsin, bunu yapması için de, yarım saat mühlet versin.
Çok iyi seviyede İngilizce bilen bir insan için, bunu yapmak en fazla 15 dakikalık bir iştir..
Zira o mektup fazla da uzun değil.
Ekrem İmamoğlu bu metni yazabilirse eğer, bir de yazdığı metni yüksek sesle okumasını talep etsin..
Ekrem eğer bu iki hususta da muvaffak olabilir ise, diploması "usulsüzlük sebebiyle" iptal edilmiş olsa bile, aslında "haketmiş olduğu" ortaya çıkar ve mâşeri vicdân'da beraat eder ve çok yüksek bir "kariyer / karizma" v.s. yapmış olur..
Peki, ya "yazamaz" ve yazdığını da İngilizce fonetiği / telâffuzu ile "okuyamaz" ise...
............
Ne dersiniz sevgili Ekremciler, adamınız böyle bir imtihâna tâbi tutulsun mu ?..
Hem de, "canlı yayında"...
Adamınıza haber verin, böyle bir imtihâna tâbi tutulmak istediğini, Mahkeme Hâkimi'nden talep etsin.
Hani bizi, "adamınıza iftirâ atmak" ile ithâm ediyorsunuz ya...,
Hah işte, bizi utandırmak / mahçup etmek / yerin dibine sokmak için, işte size fırsat...
Peki, adamınız bunu yapamaz ise, yan çizerse, her zamanki gibi kıvırmaya ve şov yapmaya başlarsa, ona şunu der misiniz :
"Başkanım, bu suâllere cevap veremiyoruz, lütfen sağa-sola yalpalamadan siz cevap veriniz. Yoksa siz İngilizce bilmiyor musunuz ?.."
........
Hakkını yemeyelim şimdi ; Ekremciğim'in İngilizce'sine TV'de şâhit oldum :
"Ayem... ıhhh... ayem yes, okey, huuaa huuaa ıhhh..."
Yani bu "İngilizce'de bile olmayan İngilizce'ye" hayran kaldım... :)
Zaten İngiliz Büyükelçisi mi idi, Konsolosu mu idi, her kimdi ise, adamcağız bu "maymungilizce"yi işitince, "yarılmamak için" kendisini zor tutmuştu... :) :)
Tutmuştu amma, "beden dili" onun "kaynadığını" açıkça belli ediyordu..
Ben asıl, adamın "kendisini zor tuttuğu / kaynadığı" sahneye "kopmuştum" resmen..
Kahkaha ile pek nâdir gülerim, fakat bu sahnede gerçekten frenlerim devre dışı kalmıştı... :)
Aslında "bu tâife olmasa, biz neye güleceğiz ?" diye, düşünmüyor da değilim... :)
............
Selam ve dua ile kıymetli dostlarım.