Ersal ÖZKAN
O Bizim Mahallenin Ağır Abisi
(Harun Maral ağabeyim geçmiş olsun)
Stabilize yollar, sterilize insanların davetini kesip koşuyorum yanına
Çünkü o bizim mahallenin ağır abisi
Yıllar yıllar öncesine dönüyorum
Yer Bilecik apartmanı kat iki no yedi..
Tasa adamlarının yanında dava zanaatını öğrenmeye çalışıyoruz.
Sevmek, gülmek çok uzak bir ülke bize
Bizi sevecek değil, bizi çekecek kızlar olursa ancak evlenebileceğimiz yıllar.
Hiç bir şeyin ederinin olmadığı davanın değeri karşısında mum gibi eridiği yıllar..
Önce kayıtlarda ismiyle
Sonra Ocak başkanlığı yıllarında, siyah meşin çeketi ile asla bozulmayan duruşu ile tanışıyorum..
O herkesin derdini dert edinen o ilkeli..
O bizim mahallenin ağır abisi

Bizim yolumuz meydanda ateş yakmak değil karanlıkta ışık saklamaktır düsturu ile hareket eden derviş hırkasını çıkarıp melami hırkasını giyen Harun Meral ağabey bir çok genci okutmuş,iyiliğe uzanan kolu sınırları aşmış savaş mağduru bir çok aileye yurt olmuştur
Hiç unutmam yıllar önce gazeteden atılmış işsiz gezdiğim günler incitmeden bana iş teklif etmişti.
İstese milletvekili, parti lideri bile olabilirdi . .
Hepsini hiç düşünmeden elinin tersiyle itti..
Çünkü o bizim mahallenin ağır abisiydi
Ne zaman ki, bulutların türküsünü,
Turnalar, gökkuşağı misali kalbinde biriktirip sonra onu şehrin arka sokaklarını mesken tutmaya zorlayanların yüzüne söyleyecek ve dönüp bakacak toprağın yorgun yüzüne çılgınca,
O zaman yağmurun ağladığını herkes fark edecek..
Bir gün herkes fark edecek dava kumaşı para ettiğinde ellerine makası alanlara inat, elinde iğne iplik bu millettin derdine yama olmak için yola çıkan gerçek değerlerini..
En büyük makam bir garibin aşına katık,zindanına aşık olmak değil mi
Ve benim güzel abim siz mücadele ederken kapı arkasından sizi seyredenler şimdi koruma ordusu ile dolaşıyorsa sorarım
Hangi Türkmen iline düştü de gölgen
Mermi senden çekinmedi mi..
Çakma abilere inat bak yine gün ayaklarının dibine indi
Sen bizim mahallenin ağır abisi
Harun ağabey..

Söyle dört duvar arasında kaç yıl geçti.
Şimdi hatırla en ağır işkenceleri bağrına basıp o tahta sandık ile maheleye girişini
Ve bilirim şimdi bazı insan sandıklarının ağırlığı çöküyor üstüne ..
Ve yine ikindi güneşini alıp yürüyorsun her şeyin üstüne üstüne..
Sen yürüdükçe bir kerkük türküsü bölüyor geceyi
Ve yorgun omuzlarına konan kuşlar fısıldıyor ismini
O bizim mahallenin ağır abisi
Nice korkağı örten damların, nice cahili saklayan mekteplerin üstünde esecek rüzgârlar, esecek, esecek. Ve yine biz dostlarımızla, atımızı bilebildiğimiz en eski masala bağlayıp, sırtımıza dönerek gerçeğe, oracıkta oturup, her şeye yeniden isim vererek, bir başka masala kapımızı aralayacağız.Ve benim güzel abim
Her devrin insanlarına inat yine kimsenin çıkamadığı o mor dağlara çıkıp biz her derdin insanıyız diye haykıracağız.
Ve benim güzel abim
Sen, senin gibiler yaşadıkça taş olacağız. Tuş olacağız ama asla puşt olmayacağız
Çünkü sen kapısını çalı süpürgesi ile süpüren kadının kundak görmeyen kıymetlisi.
Sen annen kadar severken memleketi..
Sen bir caddeye adım attığında
Şehir silkenir atar üstünden tüm pislikleri
Ve biz o zaman atarız hikayemizin başlığını
"O bizim mahallenin ağır abisi."